Kanser ve Çevre
Kanser, ciddi bir hastalık. Oluşumunda çevresel faktörler, doğrudan etken olmasa bile önemli bir rol oynamaktadır.
Çevre, canlıların gelişmesini sağlayan ve onları sürekli olarak etkileri altında bulunduran fiziksel, kimyasal , biyolojik ve toplumsal faktörlerin bütünüdür.
Kanser ise insan vücudundaki hücrelerin tetikleyici bir faktörle anormal bir şekilde hızla bölünmeye başlamasıdır. Kimi kişilerin genetik şifresi, kanser oluşmasına müsait bir alt yapı sağlar. İşte bu kansere eğilimli genetik şifre, ister doğuşten kalıtımla isterse sonradan kazanılsın, kimyasal, fiziksel ve mikrobik bir takım etkilerle birleşince vucutta normal hücreler çoğalma kontrollerini kaybedip hızla kanser hücrelerine dönüşürler. Günümüzde, kanseri tetikleyen bu kimyasal ve fiziksel maddeler, yazık ki yaygın olarak kullanılmaktadır.
Kanserle ilişkisi gösterilmiş kimyasal, fiziksel ve biyolojik etkenler nelerdir?
BESLENME VE KANSER İLİŞKİSİ
En sık görülen kanserler beslenme tarzına bağlı olarak ortaya çıkanlarıdır. Daha çok sindirim sisteminde görülürler. Özellikle Batı, Uzak Doğu, Türkiyede de Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerimizde bu kanser türleri yaygındır.
- Aşırı sıcak yiyecek ve içecek tüketme alışkanlığı sindirim yollarında tahribata yol açabilir. Bu da yemek borusu kanserlerine sebep olabilir.
- Nitrat ve nitrozamin gibi kanseri tetikleyici kimyasal maddeler, salam, sosis, konserve et ve balık gibi besinlerde koruyucu katkı maddesi olarak kullanılır.
- Mangal vs. gibi kömür ateşinde tütsülemek suretiyle pişirilen yemekler de mide kanserine sebep olabilir. Özellikle etteki yağın ateşe damlamasıyla duman ve alev miktarı artar. Bu durum kanser yapıcı madde oluşumuna yol açar. Ayrıca kızartarak pişirme şekillerinde, yüksek ısı nedeniyle yağda yapı değişikliği olur. Yapısı değişmiş yağın da kızartmalarda tekrar tekrar kullanımı son derece sağlıksızdır.
- Aflatoksin denen bir çeşit mantarın ürettiği bir zehir türü, karaciğer kanserine yol açmaktadır. Bu zehir, yer fıstığı, kuru baklagiller, yağlı tohumlar ve tahıllara bulaşarak yerleşir. Korunmanın en iyi yolu, bu tür besinlerin nem oranı düşük, kuru ve hava alan depolarda saklanmasıdır.
- Aşırı yağ tüketiminin, özellikle doymuş yağlar denilen margarin ve benzerlerinin kanser yapıcı etkisi bilinmektedir. Günümüzde fast-food denen, yağ ve rafine şeker gibi besin oranının yüksek, posa oranının düşük olduğu beslenme tarzına sahip toplumlarda, mide, bağırsak, meme kanseri daha sık görülmektedir. Yeterince posalı gıda tüketmeme, kalınbağırsak kanserinin oluşumunda etkilidir.
- İçinde katkı maddeleri ve besin boyaları bulunan gıdalar da kanser için risk faktörüdür.
Sonuç olarak doymamış yağ (zeytinyağı, soya yağı, ayçiçek yağı vs.) içerikli besin kullanılması, rafine (işlem görmüş) şekerden kaçınılması, aşırı tuz kullanılmaması, içinde katkı maddesi bulunan her tür besinden uzak kalınması, kızarmış-tütsülenmiş yiyecekler yerine haşlama ve hafif ateşte pişmiş yiyeceklerin tercih edilmesi, taze meyve ve sebze tüketiminin arttırılması, yiyecek ve içeceklerin temizliğine özen gösterilmesi, kolalı içecekler, salamura-turşu gibi besinlerden uzak durulması durumunda, özellikle sindirim sistemi kanserlerine yakalanma riski en aza indirilmiş olur. Kısacası, temizliğine özen gösterilmiş ve doğal maddelerden hazırlanmış besinleri kullanmak, kanserden korunmanın hem en kolay, hem de en ucuz yoludur.
ÇEVREMİZDEKİ KİMYASAL KANSEROJENLER
- Kanserden ölümlerin % 30’u sigarayla ilişkilidir. Sigarayla ilişkisi kanıtlanmış kanserler, akciğer ve solunum yolları, baş-boyun, yemek borusu, idrar torbası, böbrek, pankreas kanserleridir. Sigara dumanında 250’yi aşkın kanser yapıcı madde vardır. Tütünün çiğnenmesi, pipo, puro kullanımında da risk aynıdır. Kanser görülme oranı, içilen sigaranın miktarı ve süresiyle doğru orantılıdır. Ayrıca pasif içicilik denen sigara dumanına maruz kalma durumunda da sigara içenler kadar risk söz konusudur.
- Asbest denen madde yanmaz olması ve dayanıklılığı nedeniyle sanayide çok kullanılır (özellikle çimento ve tekstil sanayiinde). Asbest kullanımı akciğer ve akciğer zarı kanserini tetikleyebilir.
- Deri ve kumaş boyayanlarda, yapma çiçek ve boyama kağıt üzerine uğraşanlarda, kullanılan arsenik sonucu cilt ve akciğer kanseri gelişebilir.
- Benzen maddesi, boya, cila ve yapıştırıcı maddelerin içeriğinde yer alır. Bunların uzun süre solunması durumunda kan kanseri gelişebilir.
- Kadmiyum maddesi de kanser yapıcıdır. Maden ocakları, rafineriler, sanayi artıkları, suni gübreler, bazı böcek ilaçları, motor yağları, metal kaplamalar kadmiyumun başlıca kaynaklarıdır. Prostat ve akciğer kanserine yol açabilir.
- Krom maddesi de solunum yolları kanseri sebeplerinden biridir. Krom kaplama bir çok ev eşyasında, mimari süsleme parçalarında, otomobil ve bisiklet parçalarını korumada ve parlak görünmesi istenen her eşyada kullanılmaktadır.
- Nikel, pillerde ve metal kaplamalarda kullanılır. Akciğer ve burun boşluğu kanserine yol açabilir.
- Katran, deri ve akciğer kanseri sebebidir. Asfalt yapımı ve çatı kaplama işleri katranın kullanıldığı yerlerdir.
- Vinil klorür, PVC plastiklerde kullanılır. Karaciğer kanserine yol açar.
- Evlerde kullanılan birtakım temizlik maddelerinin içerdiği bazı kimyasallar da kansere yol açabilir. Bu nedenle, temizlikten sonra su ile durulamaya çok özen gösterilmelidir.
Günlük hayatımızda sürekli yüzyüze bulunduğumuz kanserojen kimyasal maddelerin listesi aslında burada yazılanlardan çok daha uzundur.
FİZİKSEL KANSER YAPICI MADDELER
- Radyasyon: Röntgen ışınlarına yoğun olarak maruz kalmaya bağlı olarak kanser ortaya çıkabilir. 2. Dünya savaşı’nda Japonya’ya atılan atom bombası sonucunda sağ kalanlarda çeşitli kanser türlerinde artış olması, radyasyon-kanser arasındaki ilişkiye iyi bir örnektir.
- Ultraviyole ışınları: Güneş ışınlarının altında çok uzun süreli kalma sonucu cilt kanserleri gelişebilir.
- Elektrik ve manyetik alanlar: Özellikle yüksek gerilim hatları çevresinde yaşayanlarda kan kanseri geliştiği tespit edilmiştir.
BİYOLOJİK KANSER YAPICI MADDELER
İnsanlarda tüm kanserlerin yaklaşık %15-20′sinin bakteri veya virüslerle direk veya indirek ilişkisi olduğu bilinmektedir.
- Hepatit B ve hepatit C mikroplarının karaciğer kanserine (hepatoselluler karsinoma) yol açtığı biliniyor. Karaciğer kanserlerinin nerede ise 1/3 bu virüsleri kronik olarak taşıyan hastalarda görülmektedir.
- Human Papilloma Virus en sık görülen temasla bulaşan hastalıktır. Kadın ve erkekte vücudun herhangi bir yerinde cilt (siğil) ve ağız, boğaz ve genital bölge mukozasında yerleşir, 100′den fazla virüs tipinin dahil olduğu bir gruptur. Kondilom denilen genital siğillerden HPV sorumludur. Ayrıca bazı tipleri, cilt hücrelerinde ve cinsel organ mukozal yüzeylerinde kanser öncesi değişimlere neden olmaktadır. Bu değişimler özellikle kadınların servikal bölgelerinde meydana gelmektedir.Kadınlarda görülen kanserler arasında en çok 2. sırada görülen servikal kanserin %90 HPV ile ilişkisi gösterilmiştir. Bununla birlikte penis, anus, vajen ve vulva kanseri yanında ağız ve boğaz kanserleri ile ilişkili bilinmektedir.
- HIV AIDS’e yol açan virüstür. Savunma sistemi hücrelerini çökertir. Bu neden ile direk olarak kansere yol açmasa dahi, savunma sistemi yetersizliğine yol açar. Böylece oluşan kanser hücreleri ile savaşamayan insan organizmasında bir çok kanserin görülme olasılığı artar. Bunlar arasında Kaposi sarkomu, serviks kanseri, non Hodgkin Lenfoma, santral sisnir sistemi lenfoması, Hodgkin lenfoma, anus, akciğer ve karaciğer kanserleri vardır.
- Retrovirüslerin ise hemapoetik kanserler yanında sarkom ve karsinomlara yol açarlar.
- Herpetik virüslerin lenfomalarla ve sarkomlarla (Kaposi Sarkomlu tüm hastalarda Human Herpes Virus 8 izole edilmiştir.) ilişi gösterilmiştir.
- Epstein- Barr virüsü enfeksiyöz momonukleosis, Mono veya Öpücük hastalığı olarak bilinen bir hastalığa yol açar. Burkitt Lenfoma ve nasoparingeal bölge, yani burun ve boğaz bölgesini etkileyen kansere yol açar.
- Bakterilerin kanserle ilişkisi uzun yıllar ortaya konulamamıştır. Bununla birlikte çok az bir kısmının kanserlerle ilişkili olduğu çok yakın zamanda gösterilmiştir. Bunlar arasında en populer olan Helikobakter Pilori ile mide kanseri ilişkisidir. Mideye yerleşip kronik ülsere yol açan bu bakterinin mide lenfoması ve adenokarsinoma ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.
- Bunun yanında Salmonella Typhi ve Paratyphinin safra kesesine yerleştiği ve kronik infeksiyona bağlı safra kesesi kanserlerine yol açtığı gösterilmiştir. Kanser, ciddi bir hastalık. Oluşumunda yukarıda ancak bir kısmını sayabildiğimiz çevresel faktörler, doğrudan etken olmasa bile önemli bir rol oynamakta. Teknolojiden faydalanırken yan etkilerinden korunmak için hayatın her alanında doğal ürünleri kullanmak ve temizliğe dikkat etmek kanseri engellemede en önemli adımlardır.
Op. Dr. Mehmet İnan
Mağusa Tıp Merkezi Hastanesi
2 Comments